Monday 24 August 2020

“The Last Dance”in düşündürdükleri

Son zamanlarda Netflix’te izlediğim en iyi belgesel “The Last Dance” oldu. İzlemeyenlere kesinlikle tavsiye ederim. Kısaca bir Michael Jordan hikayesi diyebiliriz. Michael Jordan’ın Chicago Bulls takımını nasıl şampiyonluklara taşıdığını izliyoruz. 

Belgeseli izlerken aklım Phil Jackson’a takıldı. Şampiyonluklar Michael Jordan’a yazılmış gibi görünüyor ama Phil Jackson’ın coach olarak başarısı azımsanmış gibi hissettim. 

Bence spor koçlarının, teknik direktörlerin yaptıkları yöneticilik / liderlik, iş dünyasında bizim yaşadığımız yöneticilik / liderlikten daha zor. Birincisi, yaptığınız işi sizden daha iyi bildiğini düşünen milyonlarca insan attığınız her adımı izliyor ve her adımınızı eleştiriyor. Onlara göre, ‘o takımı kim yönetse şampiyon yapar’. İkincisi, taraftarlar tarafından ilahlaştırıldıkları için egoları tavanda olan, kendisini tanrı / tanrıça ilan etmiş bir grup genç insanı yönetmeniz ve onları belli bir amaca odaklamanız bekleniyor. Üçüncüsü, yöneticiler tarafından milyonlarca dolar yatırım yapılan bu genç insanların çok büyük bir kısmı sizden daha fazla para kazanıyorlar ve her şeyi satın alabileceklerini / her şeyin para ile ölçülebileceğini düşünüyorlar. Dördüncüsü, kariyerlerinin zirvesinde olan bu oyuncular çoğu zaman sizi dinlemek yerine kendi yeteneklerini ön planda tutmaya odaklanıyorlar. 

İş dünyasında bu sorunlar ya yok ya da olsa bile yöneticilerin / liderlerin elinde her zaman daha fazla “güç” oluyor. Ama ben iş dünyasındaki yöneticilerin spor dünyasından çok şey öğrenebileceklerini düşünüyorum. 

Aklımda bu düşüncelerle uzunca bir süredir okuma listemde duran Phil Jackson’ın “Eleven Rings” kitabını okudum. Bu kitabı okurken öğrendiklerimi / düşündüklerimi / hissettiklerimi önümüzdeki birkaç yazıda özetlemek istiyorum. Eleven Rings kitabının ikinci bölümü “The Jackson Eleven” adını taşıyor ve Jackson’ın 11 maddede liderlik prensiplerinin özetini içeriyor. Bu 11 maddeyi kendi sözlerimle şöyle özetliyorum ben: 

1. Liderlik stilinizi kendi içinizde bulun. Dışarıdan evirdiğiniz popüler stiller sizi bir yere getirebilir ama zamanla üzerinize ya çok dar ya çok bol gelmeye başlar. Zamanla kendi yarattığınız stil size en uyan stil olacaktır. 

2. Egonuzu bir kenara bırakın ve son sözü söylemek zorunda hissetmeyin. 

3. Her oyuncunun kendi kaderini çizmesine izin verin. Her oyuncunun kendisini farklı kılan özelliklerini ortaya çıkarmasına izin verin.

4. Sisteminiz olsun. Sisteminiz sizi ve takımınızı sürekli desteklesin. 

5. Sıkıcı ve kendini tekrar eden işlerden sıyrılmak için takımınızı başka şeylere odaklamanıza yardımcı olacak pratikler bulun. 

6. Takımınızın aklının / ruhunun boşalmasını, rahatlamasını sağlayın ve zihinlerinin sürekli sağa sola koşmak yerine yavaşlayıp konsantre olmasını sağlayın: Örneğin meditasyon yapın. 

7. Başarının anahtarı, merhamet ve doğru duygusal bağların kurulmasıdır. Oyuncuların birbirlerine kalplerini açmaları, birbirleriyle anlamlı şekilde işbirliği yapmalarını sağlar. 

8. Gözünüz skorbordda değil, takım ruhunda olsun. Takımdaki herkes takımın çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne koyduğunda başarı kendiliğinden gelir. 

9. Bazen takımı, güçlendirmek için sınırlarını zorlamanız gerekir.

10. Eğer ne yapacağınızı bilmiyorsanız, hiç bir şey yapmayın. Zihninize dinlenmek için izin verdiğinizde genellikle cevabı bulursunuz

11. Şampiyon olmayı takıntı haline getirmeyin. Yapabileceğiniz en iyi şey, başarı için en iyi koşulları yerine getirmek ve sonucun gelmesini beklemektir. Yola odaklanın, sonuca değil. 

Önümüzdeki yazılarda bu 11 madde ile ilgili ben anladıklarımı ve Phil Jackson’ın anlattıklarını yazmaya devam edeceğim. İlk yorumum ise şu:

11 maddenin çok önemli bir kısmının iletişim, duygusal zeka, ilişkilere ve yola odaklanma, egolardan sıyrılma üzerine olması aslında bana şunu tekrar tekrar hatırlatıyor: Liderlik gündelik işlerin her detayına odaklanmakla değil insanlara ve stratejilere odaklanarak olur.

Teknik detaylara odaklanmak yerine elinizdeki ekipten en iyi verimi almaya odaklanırsanız ekibiniz en iyisini yapacaktır. Liderin rolü, ekibi kurmak, onların iyi bir takım olmasını sağlamak, sürekli olarak ekibi gözlemlemek ve doğru stratejiler ortaya koyarak ekibin doğru yere gitmesini sağlamaktır. Lider, yolu çizer, ekip üyeleri, birbirlerine destek olarak, o yolu tamamlarlar. 

Siz bu 11 maddeyi kendi işiniz ya da ekipleriniz için uygulasanız neler yapardınız? Size bu maddeler ilk bakışta ne düşündürdü? 








5 coaching questions to ask yourself today to start achieving your 5-year targets

Changing your life is usually an accumulation of small steps toward a pre-defined detailed target. To achieve this change, you need to ask q...